Hepimiz hayatın içinde çeşitli yaralar alırız. Bazıları büyük ve görünürdür; herkesin bildiği, konuştuğu, destek aldığı yaralar… Ama bir de kimsenin fark etmediği, hatta çoğu zaman bizim bile “önemsememeye” çalıştığımız yaralar vardır: sessiz travmalar.
Bunlar, çoğunlukla çocukluk döneminde başlar. Kimimiz duygularımızla alay edildiğini, kimimiz sevinçlerimizin küçümsendiğini, kimimizse üzüntümüzün “abartı” olarak görülüp susturulduğunu hatırlarız. Bazen hiç fark etmeden, sevildiğimizi hissetmediğimiz günler birikir; “Sen de hep ağlıyorsun” gibi basit görünen cümleler içimizde derin izler bırakır.

Mikrotravmaların Görünmeyen Yüzü
Sessiz travmalar genellikle “mikrotravma” olarak tanımlanır. Bu; şiddet, kaza, savaş gibi büyük ve ani travmalardan farklıdır. Mikrotravmalar, küçük ama tekrarlayan olumsuz yaşantıların zamanla iç dünyamızda bir birikim etkisi yaratmasıyla oluşur. Beynimiz, özellikle çocukluk döneminde, duygusal güvenlik sinyallerine çok duyarlıdır. Yeterince görülmediğimizde, değer verilmediğimizde veya duygularımıza alan tanınmadığında, beynimiz bunu bir tehdit gibi algılar. Bu da özdeğer algısında kırılmalara, ilişkilerde güvensizlik ve duygusal yakınlıktan kaçınma gibi kalıcı davranış kalıplarına yol açabilir. Araştırmalar, sürekli eleştirilmek veya kıyaslanmak gibi tekrar eden olumsuzlukların, beynin stresle ilgili bölgelerinde (özellikle amigdala ve hipokampüs) hassasiyet yarattığını gösteriyor. Bu, yetişkinlikte tetikte olma hali, çabuk alınma, ani öfke ya da derin bir çekilme davranışı olarak ortaya çıkabiliyor.

“Unutmadık, Sadece Susturduk”
Birçok insan, sessiz travmalarını “önemsiz” veya “geçmişte kaldı” diye tanımlar. Oysa beynimiz duygusal anıları unutmuyor. Koku, ses tonu, hatta bir bakış bile yıllar önce yaşadığımız değersizlik hissini yeniden canlandırabilir. Örneğin, çocukken sürekli görmezden gelinen biri, yetişkinlikte partneri mesajına hemen dönmediğinde “önemsizim” hissiyle yoğun bir kaygı yaşayabilir. Bu, bugünkü olaydan değil, geçmişten gelen duygusal yükten kaynaklanır..

İyileşme Mümkün mü?
Sessiz travmaların iyileşmesi, öncelikle onların görünür kılınmasıyla başlar. İncindiğimiz anları küçümsemek yerine fark etmek, duygularımıza isim vermek ve bu hislerin kökenini anlamak büyük bir adımdır.
Terapi süreci, bu görünmez yaraları güvenli bir ortamda konuşmaya, anlamlandırmaya ve dönüştürmeye olanak tanır. Duygusal farkındalık, kendimize şefkat ve sağlıklı sınırlar, geçmişte alamadığımız duygusal güvenliğin yeniden inşasını mümkün kılar.
Unutmayalım: Yara ne kadar sessiz olursa olsun, iyileşme ihtimali daima vardır. Kendimizi görmemek, geçmişte görülmemenin bir tekrarına dönüşmesin.
-Psikolog Melike Reyyan Gürgen