Neden Bazı İnsanlar Özür Dileyemez?
Hepimiz hayatımızda en az bir kere, haklı olduğumuz halde özür beklediğimiz ama o özrü bir türlü alamadığımız bir an yaşamışızdır. Bu an, çoğu zaman içimizde kırgınlık, hayal kırıklığı ve hatta öfke bırakır. Çünkü özür, sadece bir kelime değil; ilişkiyi onaran, güveni yeniden inşa eden güçlü bir köprüdür. Peki, neden bazı insanlar için bu köprüyü kurmak bu kadar zordur?

Özür Dilemenin Psikolojik Yükü
Özür dilemek, kulağa basit gelse de aslında kişinin benlik algısına dokunan oldukça karmaşık bir süreçtir. Çünkü özür dilemek, “yanlış yaptım” demekle kalmaz, aynı zamanda “mükemmel değilim” gerçeğini de kabullenmek anlamına gelir.
Psikanalist Erik Erikson, insan gelişimini sekiz evreye ayırırken “kimlik ve bütünlük” kavramlarına özellikle dikkat
çeker. Özür dilemek de bu bütünlükle yakından ilgilidir: Kendi hatalarımızı sahiplenmek, benliğimizi daha tutarlı hale getirir. Ancak bazı insanlar için bu, benliğin zedelenmesi gibi hissedilir.
Özür Dilemekten Kaçınmanın Nedenleri
- Narsisizm: Narsisistik özellikleri olan kişiler için özür dilemek, zayıflık göstergesi gibidir. Kontrolü kaybetmekten korkarlar.
- Utanç Duygusu: Bazı kişilerde özür dilemek, “ben kötü bir insanım” inancını tetikler. Utanç, o kadar ağır gelir ki kişi özürden kaçmayı seçer.
- Savunma Mekanizmaları: Freud’un da söylediği gibi, insan zihni kendini korumak için savunma mekanizmaları kullanır. İnkâr, yansıtma veya küçümseme bu anlarda devreye girer.
- Kültürel ve Ailevi Etkiler: Bazı ailelerde özür dilemek öğretilmez. “Haksız olsan bile güçlü görünmelisin” mesajı alan çocuklar, yetişkinlikte özür dilemeyi bir zayıflık gibi görür.

Özür Dilemeyen İnsanların İlişkileri
Özürden kaçmak sadece bireyi değil, ilişkileri de yıpratır. İlişkilerde özür, bir “onarım hareketi”dir. Araştırmalar, mutlu çiftlerin tartışmalardan sonra daha hızlı özür dileyip onarım yaptığını gösteriyor. Yani özür, sadece bir kelime değil; ilişkilerin uzun ömürlü olmasının da sırrı.
Psikolog Harriet Lerner şöyle der: “İyi bir özür, karşımızdakine sadece pişmanlığımızı değil, aynı zamanda ilişkiye
verdiğimiz değeri de gösterir.”

İyi Bir Özür Nasıl Olmalı?
Birçok insan özür dilediğini sanır ama aslında sorumluluk almadan, durumu geçiştirir. “Ama” ile başlayan özürler
(“Üzgünüm ama sen de…” gibi) aslında özür değildir. İyi bir özür:
- Hatanın kabulünü içerir.
- Karşı tarafın duygularını anlamaya çalışır.
- Telafi etmeye yönelik bir adım sunar.
Örneğin: “Seni kırdığımı fark ettim, bu konuda üzgünüm. Daha dikkatli olacağım.”
Özür Beklemek ve Hayal Kırıklığı
Bazen ise özür asla gelmez. İşte bu noktada, özür bekleyerek kendimizi sürekli incitmek yerine, şunu hatırlamak önemlidir: Özür dilemek onların sorumluluğudur; ama iyileşmek bizim elimizdedir. Kendimizi affetmeyi, öfkemizi dönüştürmeyi öğrenmek, ruhsal sağlığımız için hayati öneme sahiptir.
Carl Rogers’ın şu sözü tam da burada bize ışık tutar: “İlginç bir paradoks vardır: Kendimi olduğum gibi kabul
ettiğimde, değişim başlar.”
Özür, küçük bir kelime gibi görünse de insan ilişkilerinde onarıcı, iyileştirici ve dönüştürücü bir güce sahiptir. Özür dilemekten kaçan kişiler için bu süreç sancılı olabilir; ancak özür, en çok da insanın kendi içsel barışı için önemlidir. Çünkü aslında özür dilemek, karşımızdakine değil, önce kendimize attığımız bir adımdır: “Yanılabilirim, ama düzeltebilirim.”
Psikolog Melike Reyyan Gürgen